27 Mart 2008 Perşembe

Ve Ölüm...

Ellerimden düşürdüm az önce sûzenî,
Sonra ışık huzmesinden geçtim.
Karanlığın en zîfirisinde,
Siyahın en matemin de,
Boşluğun en derinin de kaybettim.
Bakıyorum da geriye,
Ne kadar muhkem ve körpe vücudum…
Kirlenmişim farkın da olmadan.
Ellerim sararmış, izler bir hayli çoğalmış.
Sonra bakıyorum aynaya…
Ve korkuyorum!
Uzunca bakıyorum…
Kafamı çeviriyorum ve yatağım da
Sere serpe uzanmış bir vücut…

Sibel Yılmaz-27.03.2008




26 Mart 2008 Çarşamba

Keman, Hüzün ve Farid Farjad



Acı çeken toprakların hüznünü kemanını ağlatarak anlatan zat:"Farid Farjad". Anroozha4 albümünden Robabeh Jan isimli muhteşem eserin sahibi İranlı sanatçı, dünyanın en iyi keman virtüözlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Eserlerinde yalnızca keman ve piyano kullanan, insanı en mutlu anında bile hüzne sürükleyebilen Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğmuş. 1966'da Tahran Üniversitesi'nde klasik müzik üzerine mastır yapan ve Fars Halk Müziği üzerine ciddi bir birikime sahip olan sanatçı, batı ve doğu müziğini kemanla harmanlayarak birbirinden değerli eserler vermiştir. Bir batı müziği enstrümanı olan kemanı bu kadar doğululaştırabilen bir başka doğulu virtüöz var mıdır acaba?
1988'de Golha orkestrası ile çalışmalarına başlamış olan sanatçı 1989'de Anroozha 1 isimli albümünü yapmış, aynı yıl Anroozha 2 albümünü çıkaran Farjad sonrasında uzun bir sessizlik yaşamış ve 1997'de Anroozha3 ve Anroozha 4 isimli albümleri çıkarmış ve Anroozha 5 isimli son albümü piyasaya çıkmıştır.
Muhteşem eserler bırakmış olmasına rağmen doğulu olması sebebiyle Batı'da yeterince tanınmamakta, tanıtılmamaktadır. Ülkemizde de yeni yeni tanınmaya başlayan sanatçının sayıca az bile olsa ciddi ve sadık bir dinleyici kitlesi bulunuyor. Nitekim bir hayranı Robabeh Jan isimli eseriyle ilgili duygularını şöyle aktarıyor:

"Kemanın inceldiği noktada, ben bu hayat denilen kurmacadan kopuyorum. Günlük hayatın tekdüzeliğinden, küresel emperyalizmin popüler kültüründen ve en çokta özünü yitirmiş, içi boşaltılmış, değersizliği kendine paye edinmişlerden kurtulmak ve kaçmak…
Ama asla kendinden,özünden kaçış değil… Aksine esaretteki benliğin,bozulan ruh frekansını, oluşturduğu dalgalanmalarla özüne döndüren bir kaçış…
Bir ses nasıl insanda adım adım çoğalan bir hüzün seli meydana getirebilir? Anlaşılır değil… Erkan Oğur’un yaptığını şimdi Farjad yapıyor denilebilir bir anlamda."



Farjad'ın müziği, yüreğini sızlatan, derinlerde, oralarda bir yerde olanı deşeleyen, kabuğundan çıkartandır. Bazen okyanus köpüğünde yüzercesine serinleten, huzur veren, kimi zaman alaca karanlıklara sürükleyen, alıp götüren bir hissiyattır. Hüznü nakış nakış işleyen kemanı adeta "gel beraber ağlayalım" diyor... Tıpkı Taghtam Deh isimli bu eserinde olduğu gibi...

Diğerlerine de buradan bakabilirsiniz...

http://www.parsimusic.com/en/song.php?IdAlbum=434

25 Mart 2008 Salı

Korkma Benden



Bak şimdi gözlerime bak…
Korkma benden
Dokunmayacağım sana sadece seyredeceğim yüzünü
Eğer korkuyorsan da hissettirme bana
Yoksa elimde ki bastondan mı korkuyorsun
Atarım bir kenara.
Belki senin sayen de ondan kurtulurum he?
Sesin her zaman ki gibi ruhumu okşuyor
Gözlerine baktıkça kendimi buluyorum
Belki de sadece sen de huzur duyuyorum.
Senin yanın da rahat hissediyorum kendimi
Dökebiliyorum sana içimi
Onlar gibi değilsin sen
Söylemedin değil mi kimseye konuştuklarımızı?
Ah! Ne diyorum ben özür dilerim kırdım seni…
Sana güvendiğimi sen de biliyorsun
Seni sevdiğim gibi sen de seviyorsun beni değil mi?
Dokunabilir miyim sana, yakından bakabilir miyim gözlerine?
Neden susuyorsun, bir şeyler söyle.
Olumlu ya da olumsuz…
Onlar gibi değilsin sen.
Yoksa bildiğin bir şey mi var?
Üzülmem yeter ki konuş benimle
Korkuyorsun hissediyorum!
Yapma ne olur, sen de onlar gibi olma
Tamam, anlıyorum seni
Başından beri anlamalıydım suçlu olduğumu
Ben de korkuyordum senin gibi
Çektim elimi ayağımı her şeyden
Uzaklaştım kendimden
Şimdi sen de benden uzaklaşıyorsun
Hoşça kal…
Gitmeden o güzel sesini duyabilsem ya?


Sibel Yılmaz-10.02.2008

...

...
Dost bi-perva. Felek bi-rahm, devran bi,sükun
Dert çok, hem-dert yok, düşman kavi, tali’zebun
Fuzuli

Ellerim

...
Hafızamda salınıp duran bir anı...
Zamanı tam olarak hatırlayamadım
Ama günün gölgemden de kısa
Soğuğun mermerden de sert
Soluğumun titremeye başladığı bir andı...
Saçakların kirpiklerinde bikaç karış buz
Ürkek serçe sürüleri, keskin bakışlı sokak kedileri.
Sonra ölü bir serçe geliyor konuveriyor parmakuçlarıma...
Kartal kanatlarını sarıp gözlerime uyandırıyor anıların düşünden beni.
Ellerim.. Ellerim ısınıyor.
Daha fazla yağmalanmasın diye ellerimi alıyorum göz hapsine...

Sibel Yılmaz

Hergün...


Her gün başka bir şekilde çiziyorum gelişini
Yorulmadan sıkılmadan çiziyorum…
Bembeyaz sayfalara kara kara lekeler ekliyorum …
Bazı eksiklikler var
Ama seninle her şeyimi paylaşabilirim
Bilyelerim var benim
Belki beğenmezsin renksizdirler
Ama olsun elimde ne varsa sana verebilirim
Karşılıksız…
Sibel Yılmaz-2007

Çocuğum Henüz

Sen anlamazsın şimdi varmıyım yokmuyum
Bilemezsin çaresiz kalışlarımı
Bazen bir toz bulutuyum…
Bazen kayaya çizilmiş resim
Kulağımda bir haykırış ellerimde bir titreme var
Duygularım felçli hiçbirşey hissetmiyorum
Bir tek o haykırışı duyuyorum
Bana çok yakın içimi darmadağın ediyor
Sanki acı çekiyorum ama dedim ya hissetmiyorum
Bazen bir pamuk kadar hassas bazen de biber kadar yakıcı..
Diyorum işte sen anlamazsın ..!
Sen hiç benim duygularıma dokundunmu?

Ben dokunamadım ama inan dokunmaya çalıştım …
Belki de sen buna izin vermedin!
Belki de ben yetişemedim...
Sıkıldın beklide anlamsız bakışlardan
Olur ya insanız girdinmi karanlık tünele
Bağır bağırabildiğin kadar söyle sevdiğini
Ya gider sevdiğinin kulağına yada döner dolaşır
Kulağında bir haykırış olarak kalır...

Sibel Yılmaz-2007

Mutlu muyum?

Yine akşam oldu… Masamın üzerinde izmarit dolu kül tabağı, ılık ballı süt ve boş bir çerçeve. Ağladım, ağlıyorum ve de hep ağlayacağım çünkü beni rahatlatan tek şey belki de o… Kafama takılan soru işaretleri ne kadar zihnimi kurcalasa da bazı şeylerden emindim. Çok uzun zamandır mutlu olamıyorum, bazen olduğumu sanıyorum ama olamıyorum… Hep gizlendim şu üç nokta arasına ne vardı sanki yokmu bi açıklaması sen nasıl bir insansın dök içindekileri diyorum içimdekileri bende bilmiyorum. Komik çok komik…
Annem hep derdi "nokta kadar menfaatin için virgül gibi eğilme" (Ziya GÖKALP) ben sevmedim hiç öğüt dinlemeyi dinledim dinledim sustum sanki ben bilmiyordum hiçbir şeyi doğru bilmiyormuşum... Kızıyorum kendime deli miyim, zorum ne, niye mutlu olamıyorum, neden her şey canımı sıkıyor ortada sıkıcı bir şey yokken, neden her şeyi sorun ediyorum neden her şeyi kusurlu görüyorum, kusursuzken yoksa bencil miyim yok yok hayır nerden çıktı canım püfff ya da olabilir miyim ? Amannnnnnn neyse ne diyordum işte annem öle derdi ben dinlemezdim eğildim artık nokta değilim… İşte diyorum yaa üff ne diyorum ben yazamıyorum anlatamıyorum içimdekileri çok kez denedim olmadı…
Hani böyle güzel bir ortama girersin her şeyden uzaklaşırsın sana bazı şeyler teselli verir ya da sen öyle sanarsın yani ben öyle sanmışım 3 yıl önce...Bir telaş bir telaş üniversiteye gidiyorum, heyecanlıyım her şeyden uzağım İstanbul’dan! Oh kafamı dinliyeceğim koskoca 2 sene… Dedim sonra ne oldu...Kafa dinleyecektim değil ni? Olmadı ya da ben yine sorun çıkardım… Hiç yabancılık çekmedim sanki lise ortamım yaklaşık 15 kişi liseden nasıl yaa dedim ben uzaklaşıyorum her şeyden neden peşimde uzaklaştığım şeyleri hatırlatacak insanlar var...Yaaa bumu sorun? Bilmem sanırım benim için ufak da olsa sorun... Senin için her şey sorun aslında başlı başına sen bir sorunsun niye varsın ki ?
2 yıl güzel- kötü geçti bitti çok şey değişti hayatımda sevdim sevildim, ağladım, ağladım, ağladım, he bide güldüm... Sonra döndüm tatilden uzaklaşmak istediğim yere biliyorum biliyorum bana burasının zarar vereceğini hep verdi vermeye de devam ediyor! Ama çok korktum üzmekten, üzülmekten bile korkmadım çünkü hayatta tek öğrendiğim şey üzülmek… Hiç incitmek istemedim gülenle güldüm ağlayanla ağladım bazen oldu kendi sıkıntımı unuttum, pekiştim karşımdakiyle ben benlikten çıktım, resmen o oldum, başımı belaya soktum, kızdım tartıştım ama yine büyüklüğü aradım küs kalamadım. Her şeye sahibim şanslıyım yapmak isteyip de yapamadığım şey yok ama bilmediğim bir eksiklik, noksanlık, hafızamda kayıplık içimi kemiren bir şey neyse o yok işte bulamadım... Onu aradım hep bulamadım bulduğumu sandım yanıldım, sinirlendim ama pes etmedim hırs yaptım, aslında çok yakınımda hissediyorum ama erişemiyorum ne olursa olsun bulacağım…
Bir şey daha var hep demek istedim mutluyum ama onu da eksik yaptım sadece iyiyim dedim evet iyiyim ama mutlu…

Sibel Yılmaz 2007 22:34