21 Mayıs 2008 Çarşamba

İçimde ki Sen

Öyle bir sen büyüttüm ki içim de,
En gizli yerime sakladım seni.
Açık vermesin diye tüm duygularımla bürüdüm üzerini.
Kimse görmesin dokunmasın sana,
Benim dokunduğum gibi…

Gitme…

Canım yanıyor, hastayım…
Kötü, yer almamalı sen ve ben arasında.
Buna izin verme.
Eskisi gibi tut ellerimden,
Gözlerime bak.
Kurma anlamını bilmediğim, bilmek istemediğim cümleler,
Yağdırma yağmurları, hatırlatma bana siyahı!

Eğer mutluysan,
Rahatsan, bensiz uyuyabiliyorsan,
Kal uzağım da!
Ben meğerse tek başıma büyütmüşüm içimdeki seni,
Tek başıma yaşamışım her şeyi.
Avutmaya çalışma beni,
Ben sensiz ben düşünemiyorum .
Senle sandığım zamanlardaki gibi yaşarım her şeyi.
Kızmıyorum artık sana, küçültmüyorum da içimdeki seni.
Artık isyan da etmiyorum,
Hala içimdesin, hala benimsin.
Bak hala yaşıyorum hala büyütüyorum içimde ki seni…

Tek başıma,tek…


Sibel Yılmaz

30 Nisan 2008 Çarşamba

Bugün gitmek istiyorum

Bugün gitmek istiyorum...

Başını penceremden içeri uzatan güneşi de alıp gitmek…
Önce bir bavul lazım, fazla büyük olmasa da olur,
Sıkıştıracağım neyim varsa içine.

Evet artık gidebilirim...

Bir maviye gitmeliyim...
Cebimde ki güneşi salmalıyım denizin üzerine…
Akşam olunca döneceği yeri bilir ne de olsa.
Denize girmeden önce ayaklarımı gezdirmeliyim kumsal da
Ara da dalgalar dokunmalı, içimi ürpertmeli bir anda,
Sonra gözlerimi kapatıp yavaş yavaş koşmalıyım denize,
Kaptırmalıyım kendimi denizin durmayan dansına.

Akşam olmak üzere…

Sanırım gitme zamanı.
Topladım minik bavulumu,
Denizle dansıma eşlik eden güneşimi de koydum cebime,
Gitmeden önce vedalaşmalıyım,
Arada kuşlarla koşuşturmalıyım.
Sonra dümdüz yoluma devam etmeliyim…

Bugün gitmek istiyorum…

Bir yeşile gitmeliyim…
….

Sibel Yılmaz

23 Nisan 2008 Çarşamba

23 Nisan Ulusal Egemenlikve Çocuk Bayramı


Bugün 23 Nisan neşe doluyor insaaann!!!

Atatürk' ün bu güzel günü Türk çocuklarına armağan etmesiyle birlikte diğer ülkelerden çocukların da katılımıyla daha bir renklenmiştir.


Ayrıca bugün iş de yoktu ben de güzel bi bayram geçirmiş oldum muehaheha=)


Tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlarım.

19 Nisan 2008 Cumartesi

Dinleyelim-4

Allahımm bu nasıl birşeydir böyle! :(((
+ Bir de Bond - Explosive dinlemenizi tavsiye ederim mükemmel:)

14 Nisan 2008 Pazartesi

Bir Camilo'nun Günlüğü!!!

Sonun da O da yapacağını yaptı...

Her zaman söylerim yakışıklı karizmatik bir o kadar da korkunç demeyeceğim arkadaşım Mert bloğunu açtıııı!! Evet sonun da!

Hadi o zaman ufak bir dalış yapalım sonra da kaybolalım!!! :D:D

http://aoiroheki.blogspot.com/

About Algebra

Eveğğğtt süper yakışıklı karizmatik arkadaşım Mert (Camilo) 'in ev arkadaşları Fatih, Serkan ve diğerleri yaptıkları müzikle 13. roxy müzik günlerine katıldılar.23 nisanda finalistler belli olacak 24 nisanda sonuçlar açıklanacak sabırsızlıkla bekliyoruz!!

Sadece müzik yapmak için bir şekilde biraraya gelen 5 adam... Olaylar, olanlar, olmak ve sürüp giden hayatlar... Sevinçler, acılar, aşk, özlem, hissetmek, nefret etmek, dalga geçmek, görmek ve anlatmak... Bazen herkesin gördüğüyle, bazen de sadece kendi gördüğümüz biçimiyle... Bir kaygı taşımadan, sadece bir içgüdünün dışavurum biçimi...
Ayrık parçaların biraraya getirilmesi...



İsmet Şen - Bass Guitar
Fatih Atmaca - Lead Guitar
Serkan Ulukut - Rythm Guitar
Arıkan Ektirici - Drums
Naim Şeyhoğlu - Vocals

Grup hakkın da daha fazla bilgi edinmek ve yaptıkları müziklere göz atayım kulak vereyim diyorsanız buradan buyurun...

http://www.myspace.com/algebra08

11 Nisan 2008 Cuma

Dün Gece ki Rüya'm ve İsteklerim =)

nıhahah nıhahaha...
Bir kaç gündür durmadan şarkı söylemek istiyorum, bağıra bağıra, çığıra çığıra =) Yaptığım bütün işler de elim çalıştığı gibi çenem de çalışır hale geldi sürekli mırıldanıyorum....derkennn dün gece rüyam da sahneye çıkmışım pouahhaa:))) Hep olmasını istediğim mikrofon da var ama onu da istediğim gibi gördüm. Nasıl mı? Böyle odamın tavanına asılı yumurta gibi yakalıyorum şarkı söylüyorum fırlatıyorum dönüyor dolaşıyor yine tutuyorum vs vs... Herkes alkışlıyo ama kimse yok göremiyorum pouahha=)))

Böyleaa işte... Heaa bir de o mikrofonu hala istiyorum ama odamın tavanına asılı olucak nihaha=)))

10 Nisan 2008 Perşembe

Limon Gibiyim !?!?

Sıkılıyorum, sıkılıyorum, sıkılıyorum!!!
Offf ya insan neye sıkıldığını nasıl bilmez, anlamıyorum içim de tuhaf bi sıkıntı var tarifsiz.. Ve hiç istemediğim şeyi istiyorum yağmur yağsın istiyorum mesela saat 18:00 gibi. Tam iş çıkışı yağmura tutulayım şemsiyem de yanım da yok sırılsıklam olayım durakta o kaldırımdan bu kaldırıma koşan insanları seyredeyim, hatta otobüs biraz geç gelsin, biraz daha ıslanayım, sonra üşümeyeyim hatta sıcak bassın gözlerimdeki sürmeler aksın kirpiklerimden, belki hıçkıra hıçkıra ağlarım yağmur sayesin de ne de olsa belli olmayacak…
İstiyorum evet yağmur yağsın istiyorum deli gibi, alır belki içimde ki tarifi belirsiz sıkıntıyı…

Limon gibiyim limooooğğnnn!! böhüüü:(

Eurovision !!!

Dün akşam haberler de seyrettim eurovision öncesi youtube da videolar şimdiden oylamaya koyulmuş, tam olarak rakamı hatırlamıyorum ama ıspanya en çok seyredlen videolar arasın da olmuş, ve yine yanlış hatırlamıyorsam seyredilme oranına göre bizim ilk 5 de olabilme imkanımız bir nevî varmış sanırım:)

Buyurun ıspanya-chiki chiki=)

Dinleyelim-3

Savage Garden - Truly Madly Deeply

Sabah sabah işe güzel başlamanızı sağlayacak bir şarkı, gerçi bu adamın neredeyse bütün şarkıları böyle ama bu sanki diğerlerinden daha farklı.=)

Bu arada video çok hoş olmuş demeden geçemeyeceğim, fakat sözlerine bakacak olursak böyle cümleler her erkeğin ağzından çıkmaz, sanki çok açık sözlü olmuş bur da heaaa=) pouhaahha

Dinleyelim o zaman=)

9 Nisan 2008 Çarşamba

Yağmurlar


Karanlıktayız…
Yağmur öyle bir yağıyor ki sanki yorulmuş bezmiş ve dolmuş…
Yine tam vaktini buldu.... gözyaşlarımı dokunuşuyla kapatan yağmur...
Daha bir ıslandı yanaklarım,
Bir o anladı neler olduğunu.
Oysa üşüyüpte titrediğimi anlamış olmandan öte,
Anlamanı isterdim senin için titreyen kalbimi…
Sibel Yılmaz

Dinleyelim-2

A Wındow Of My Dream - Nash Dıdan

Kaptırdım kendimi gidiyorum uçsuz bucaksız denizin de...

Kağıttan yaptığın gemiyle...

Sibel Ylmz

Boyfriend arm pillow !!!




Evet işte bundan istiyorum, bence çok şefkat verici, gördüğüm en şirin şeylerden birisi:(((


Dinleyelim-1

Otis Redding - These arms of mine

Dinleyelim, dinletelim, huzur bulalım...


7 Nisan 2008 Pazartesi

Tim Burton (The melancholy death of oyster boy)

Sıradışı ve tuhaf tarzı ile bilinen Tim Burton'un özellikle stop-motion animasyon tekniği ile çekilen filmlerinde karakterlerinin abartılı olmalarına rağmen insani değerlerini kaybetmemeleri dikkat çekmektedir. Sıradışı olan filmlerinde Gotik betimlemeler kullanır.

Ben yok böyle bir adam diyorum, yaptığı herşey gerçekten mükemmel. Gerek filmlerindeki konular olsun, gerek yazdığı ilginç yazılar olsun, gerçekten çok farklı... Bu da ilginç yazılarından bir tanesi:)

The melancholy death of oyster boy
(İstiridye çocuğun hüzünlü ölümü)

Adam ilan-ı aşk için kum tepesini düğün için deniz kıyısını seçti. Ve dokuz günlük balayı capri adasında geçti. İlk akşam yemeği: balık yahnisidoğrusu çarpıcı bir yemek. Adam yumuladursun kadından bir dilek. Dileği yerine geldi: bir bebek ama bir sorun doğdu o an:bir insan mıydı bu doğan? Gerçi beşer parmak vardı ellerde ayaklar da işitip hissediyordu da öyleyse mesele neydi ki? Ah bu çocuk öyle tuhaf bir şeydi ki! O aşk hikayesinin sonu buydu bu doğum o mutluluğun sonuydu çıkıştı doktora kadın:"Benim olamaz bu. Çok farklı huyu suyu. Kokusuna bakın:okyanus, yosun ve deniz suyu!" Doktor içerledi"Hanımefendi, kabahat benim mi oğlunuz yarı-istiridyeysesiz yine şanslısınız dün bu ilde gagalı bir kız doğdu. Üç kulaklı, her neyse. Siz en iyisi şirin bir eve taşının: sahilde uygun isim arandı epey. Sonunda Sam oldu adı. Tabii aslında"midyeye benzeyen o şey"sonra herkeste bir merak bir merak istiridye çocuk ne zaman kabuğundan çıkacak? Bir gün thompson dördüzleri onu görünce"çift kabukluuuu" diye alay edip kaçtı çabucak bir bahar günü sokakta unuttular Sam yağmur altında kaldı. Biriken suyun mazgaldan gidişine baktı-daldı. Annesi arabayı otobanda durdurmuş ön panele vurup duruyordu keder,hüsran,ızdırap.tahammül etmek zordu. Bir gece "hayatım" dedi kocasına"sakın alay ettiğimi sanma bana tuhaf gelen bir şey var kızmaca yok ama. anlaşılan yataktaki sorunlarından ötürü oğlumuzu suçluyorsun her an"adam perişan. Macunlar merhemler denedi umutlanıp zaman zaman iksirler losyonlar ve kaşındıkça kaşındı kan-revan. Doktor dedi ki adama"kesin bir şey denemez ama, belkiderdinizin devası derdinizin sebebi. İstiridye seks gücünü arttırır derler. Kim bilir,oğlunuzu yerseniz saatlerce sevişmek size vız gelebilir."Gece adam usulca süzüldü oğlunun odasına gözünde kan, alnında ter,dilinde yalan."Mutlu musun evlat? Doğrusu cennet dururken çekilmez böyle hayat düşün bi kere bezip de bu hayattan ölmek istemez mi insan?"Gözlerini kırpıştırdı Sam ama cevap vermedi. Babası iyice kavrayıp bıçağı gevşetti kıravatı. Tam tutmuş kaldırırken oğlu ceketine damladı adam kabukları ağzına dayadı ve gidiverdi Sam boğazından aşağı Sam'dan arta kalanları hemen götürüp gömdüler deniz kıyısına, kumsala. Bir damla gözyaşı, bir dua ve pürtelaş döndüler yuvalarına. İstiridye çocuğun mezarı:haç sahile vurmuş olan bir tahta parçasından ve kuma yazılmış bir söz:"kurtarır hazret-i isa"ama silindi haritası denizin ilk kabarmasıyla.

6 Nisan 2008 Pazar

Sekte-i kalp

Hayal ediyorum…


Başım yastığa kavuşup, kirpiklerim birbirine yapışıyor,
Ellerim dizlerim de, dudaklarım açılmamak üzere kilitleniyor,
Kalp atışlarım git gide hızlanıyor…


Camdan bir gül,
Renksiz…


Emin değilim,
Bir çift göz görüyorum.
Vücut yok, emsal yok...
Ya kıracağım kilidi pas tutmuş kapımı,
Bu kuru gürültü son bulacak.
Ya da bastıracağım içime çığlıklarımı
Kör kalacağım…



Gül ellerim de,
Kıpkırmızı…



…ve karanlığın en siyahın da kayboluyorum…

Sibel Yılmaz

27 Mart 2008 Perşembe

Ve Ölüm...

Ellerimden düşürdüm az önce sûzenî,
Sonra ışık huzmesinden geçtim.
Karanlığın en zîfirisinde,
Siyahın en matemin de,
Boşluğun en derinin de kaybettim.
Bakıyorum da geriye,
Ne kadar muhkem ve körpe vücudum…
Kirlenmişim farkın da olmadan.
Ellerim sararmış, izler bir hayli çoğalmış.
Sonra bakıyorum aynaya…
Ve korkuyorum!
Uzunca bakıyorum…
Kafamı çeviriyorum ve yatağım da
Sere serpe uzanmış bir vücut…

Sibel Yılmaz-27.03.2008




26 Mart 2008 Çarşamba

Keman, Hüzün ve Farid Farjad



Acı çeken toprakların hüznünü kemanını ağlatarak anlatan zat:"Farid Farjad". Anroozha4 albümünden Robabeh Jan isimli muhteşem eserin sahibi İranlı sanatçı, dünyanın en iyi keman virtüözlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Eserlerinde yalnızca keman ve piyano kullanan, insanı en mutlu anında bile hüzne sürükleyebilen Farjad, 1938 yılında Tahran’da doğmuş. 1966'da Tahran Üniversitesi'nde klasik müzik üzerine mastır yapan ve Fars Halk Müziği üzerine ciddi bir birikime sahip olan sanatçı, batı ve doğu müziğini kemanla harmanlayarak birbirinden değerli eserler vermiştir. Bir batı müziği enstrümanı olan kemanı bu kadar doğululaştırabilen bir başka doğulu virtüöz var mıdır acaba?
1988'de Golha orkestrası ile çalışmalarına başlamış olan sanatçı 1989'de Anroozha 1 isimli albümünü yapmış, aynı yıl Anroozha 2 albümünü çıkaran Farjad sonrasında uzun bir sessizlik yaşamış ve 1997'de Anroozha3 ve Anroozha 4 isimli albümleri çıkarmış ve Anroozha 5 isimli son albümü piyasaya çıkmıştır.
Muhteşem eserler bırakmış olmasına rağmen doğulu olması sebebiyle Batı'da yeterince tanınmamakta, tanıtılmamaktadır. Ülkemizde de yeni yeni tanınmaya başlayan sanatçının sayıca az bile olsa ciddi ve sadık bir dinleyici kitlesi bulunuyor. Nitekim bir hayranı Robabeh Jan isimli eseriyle ilgili duygularını şöyle aktarıyor:

"Kemanın inceldiği noktada, ben bu hayat denilen kurmacadan kopuyorum. Günlük hayatın tekdüzeliğinden, küresel emperyalizmin popüler kültüründen ve en çokta özünü yitirmiş, içi boşaltılmış, değersizliği kendine paye edinmişlerden kurtulmak ve kaçmak…
Ama asla kendinden,özünden kaçış değil… Aksine esaretteki benliğin,bozulan ruh frekansını, oluşturduğu dalgalanmalarla özüne döndüren bir kaçış…
Bir ses nasıl insanda adım adım çoğalan bir hüzün seli meydana getirebilir? Anlaşılır değil… Erkan Oğur’un yaptığını şimdi Farjad yapıyor denilebilir bir anlamda."



Farjad'ın müziği, yüreğini sızlatan, derinlerde, oralarda bir yerde olanı deşeleyen, kabuğundan çıkartandır. Bazen okyanus köpüğünde yüzercesine serinleten, huzur veren, kimi zaman alaca karanlıklara sürükleyen, alıp götüren bir hissiyattır. Hüznü nakış nakış işleyen kemanı adeta "gel beraber ağlayalım" diyor... Tıpkı Taghtam Deh isimli bu eserinde olduğu gibi...

Diğerlerine de buradan bakabilirsiniz...

http://www.parsimusic.com/en/song.php?IdAlbum=434

25 Mart 2008 Salı

Korkma Benden



Bak şimdi gözlerime bak…
Korkma benden
Dokunmayacağım sana sadece seyredeceğim yüzünü
Eğer korkuyorsan da hissettirme bana
Yoksa elimde ki bastondan mı korkuyorsun
Atarım bir kenara.
Belki senin sayen de ondan kurtulurum he?
Sesin her zaman ki gibi ruhumu okşuyor
Gözlerine baktıkça kendimi buluyorum
Belki de sadece sen de huzur duyuyorum.
Senin yanın da rahat hissediyorum kendimi
Dökebiliyorum sana içimi
Onlar gibi değilsin sen
Söylemedin değil mi kimseye konuştuklarımızı?
Ah! Ne diyorum ben özür dilerim kırdım seni…
Sana güvendiğimi sen de biliyorsun
Seni sevdiğim gibi sen de seviyorsun beni değil mi?
Dokunabilir miyim sana, yakından bakabilir miyim gözlerine?
Neden susuyorsun, bir şeyler söyle.
Olumlu ya da olumsuz…
Onlar gibi değilsin sen.
Yoksa bildiğin bir şey mi var?
Üzülmem yeter ki konuş benimle
Korkuyorsun hissediyorum!
Yapma ne olur, sen de onlar gibi olma
Tamam, anlıyorum seni
Başından beri anlamalıydım suçlu olduğumu
Ben de korkuyordum senin gibi
Çektim elimi ayağımı her şeyden
Uzaklaştım kendimden
Şimdi sen de benden uzaklaşıyorsun
Hoşça kal…
Gitmeden o güzel sesini duyabilsem ya?


Sibel Yılmaz-10.02.2008

...

...
Dost bi-perva. Felek bi-rahm, devran bi,sükun
Dert çok, hem-dert yok, düşman kavi, tali’zebun
Fuzuli

Ellerim

...
Hafızamda salınıp duran bir anı...
Zamanı tam olarak hatırlayamadım
Ama günün gölgemden de kısa
Soğuğun mermerden de sert
Soluğumun titremeye başladığı bir andı...
Saçakların kirpiklerinde bikaç karış buz
Ürkek serçe sürüleri, keskin bakışlı sokak kedileri.
Sonra ölü bir serçe geliyor konuveriyor parmakuçlarıma...
Kartal kanatlarını sarıp gözlerime uyandırıyor anıların düşünden beni.
Ellerim.. Ellerim ısınıyor.
Daha fazla yağmalanmasın diye ellerimi alıyorum göz hapsine...

Sibel Yılmaz

Hergün...


Her gün başka bir şekilde çiziyorum gelişini
Yorulmadan sıkılmadan çiziyorum…
Bembeyaz sayfalara kara kara lekeler ekliyorum …
Bazı eksiklikler var
Ama seninle her şeyimi paylaşabilirim
Bilyelerim var benim
Belki beğenmezsin renksizdirler
Ama olsun elimde ne varsa sana verebilirim
Karşılıksız…
Sibel Yılmaz-2007

Çocuğum Henüz

Sen anlamazsın şimdi varmıyım yokmuyum
Bilemezsin çaresiz kalışlarımı
Bazen bir toz bulutuyum…
Bazen kayaya çizilmiş resim
Kulağımda bir haykırış ellerimde bir titreme var
Duygularım felçli hiçbirşey hissetmiyorum
Bir tek o haykırışı duyuyorum
Bana çok yakın içimi darmadağın ediyor
Sanki acı çekiyorum ama dedim ya hissetmiyorum
Bazen bir pamuk kadar hassas bazen de biber kadar yakıcı..
Diyorum işte sen anlamazsın ..!
Sen hiç benim duygularıma dokundunmu?

Ben dokunamadım ama inan dokunmaya çalıştım …
Belki de sen buna izin vermedin!
Belki de ben yetişemedim...
Sıkıldın beklide anlamsız bakışlardan
Olur ya insanız girdinmi karanlık tünele
Bağır bağırabildiğin kadar söyle sevdiğini
Ya gider sevdiğinin kulağına yada döner dolaşır
Kulağında bir haykırış olarak kalır...

Sibel Yılmaz-2007

Mutlu muyum?

Yine akşam oldu… Masamın üzerinde izmarit dolu kül tabağı, ılık ballı süt ve boş bir çerçeve. Ağladım, ağlıyorum ve de hep ağlayacağım çünkü beni rahatlatan tek şey belki de o… Kafama takılan soru işaretleri ne kadar zihnimi kurcalasa da bazı şeylerden emindim. Çok uzun zamandır mutlu olamıyorum, bazen olduğumu sanıyorum ama olamıyorum… Hep gizlendim şu üç nokta arasına ne vardı sanki yokmu bi açıklaması sen nasıl bir insansın dök içindekileri diyorum içimdekileri bende bilmiyorum. Komik çok komik…
Annem hep derdi "nokta kadar menfaatin için virgül gibi eğilme" (Ziya GÖKALP) ben sevmedim hiç öğüt dinlemeyi dinledim dinledim sustum sanki ben bilmiyordum hiçbir şeyi doğru bilmiyormuşum... Kızıyorum kendime deli miyim, zorum ne, niye mutlu olamıyorum, neden her şey canımı sıkıyor ortada sıkıcı bir şey yokken, neden her şeyi sorun ediyorum neden her şeyi kusurlu görüyorum, kusursuzken yoksa bencil miyim yok yok hayır nerden çıktı canım püfff ya da olabilir miyim ? Amannnnnnn neyse ne diyordum işte annem öle derdi ben dinlemezdim eğildim artık nokta değilim… İşte diyorum yaa üff ne diyorum ben yazamıyorum anlatamıyorum içimdekileri çok kez denedim olmadı…
Hani böyle güzel bir ortama girersin her şeyden uzaklaşırsın sana bazı şeyler teselli verir ya da sen öyle sanarsın yani ben öyle sanmışım 3 yıl önce...Bir telaş bir telaş üniversiteye gidiyorum, heyecanlıyım her şeyden uzağım İstanbul’dan! Oh kafamı dinliyeceğim koskoca 2 sene… Dedim sonra ne oldu...Kafa dinleyecektim değil ni? Olmadı ya da ben yine sorun çıkardım… Hiç yabancılık çekmedim sanki lise ortamım yaklaşık 15 kişi liseden nasıl yaa dedim ben uzaklaşıyorum her şeyden neden peşimde uzaklaştığım şeyleri hatırlatacak insanlar var...Yaaa bumu sorun? Bilmem sanırım benim için ufak da olsa sorun... Senin için her şey sorun aslında başlı başına sen bir sorunsun niye varsın ki ?
2 yıl güzel- kötü geçti bitti çok şey değişti hayatımda sevdim sevildim, ağladım, ağladım, ağladım, he bide güldüm... Sonra döndüm tatilden uzaklaşmak istediğim yere biliyorum biliyorum bana burasının zarar vereceğini hep verdi vermeye de devam ediyor! Ama çok korktum üzmekten, üzülmekten bile korkmadım çünkü hayatta tek öğrendiğim şey üzülmek… Hiç incitmek istemedim gülenle güldüm ağlayanla ağladım bazen oldu kendi sıkıntımı unuttum, pekiştim karşımdakiyle ben benlikten çıktım, resmen o oldum, başımı belaya soktum, kızdım tartıştım ama yine büyüklüğü aradım küs kalamadım. Her şeye sahibim şanslıyım yapmak isteyip de yapamadığım şey yok ama bilmediğim bir eksiklik, noksanlık, hafızamda kayıplık içimi kemiren bir şey neyse o yok işte bulamadım... Onu aradım hep bulamadım bulduğumu sandım yanıldım, sinirlendim ama pes etmedim hırs yaptım, aslında çok yakınımda hissediyorum ama erişemiyorum ne olursa olsun bulacağım…
Bir şey daha var hep demek istedim mutluyum ama onu da eksik yaptım sadece iyiyim dedim evet iyiyim ama mutlu…

Sibel Yılmaz 2007 22:34